Evvel zaman içinde kalbur saman içinde uzak diyarların birinde Keloğlan ve annesi yaşarmış. Kocasını seneler önce kaybeden kadıncağızın tek dayanağı Keloğlan’mış. Ama Keloğlan da tembel ve haylaz bir çocukmuş. Annesine hiç yardımcı olmuyormuş. Kadıncağız hem tarlada çalışıyor akşam olduğunda ise eve geliyor; yemek, bulaşık derken daha fazla yoruluyormuş.
Annesi Keloğlan’ın kendisine yardımcı olması için dil döküyormuş ama nafileymiş. Bir gün yorgun argın yatağına uzanmış düşünüyormuş. Bu şekilde düşünürken birden aklına şahane bir fikir gelmiş. Sanki kendi kendine söyleniyormuş gibi Keloğlan’ın duyacağı şekilde konuşmaya başlamış: “Allah’ım bana güç kuvvet ver. Şu tarlayı sürebileyim, içindeki hazineyi çıkartayım da bitsin artık bu fakirlik, bu zor günler”.
Annesinin sözlerini duyan Keloğlan sabah olduğunda erkenden uyanmış. “Anneciğim bu gün tarlaya gitme sen ben süreceğim. Hatta bundan sonra da hiç tarlaya gelme tarlayı ben sürerim. Ekerim zaten evde çok yoruluyorsun bir de tarlada yorulmana gerek yok.” demiş. Keloğlan’ın kandığını gören annesi bundan çok memnun olmuş.
Artık her gün Keloğlan tarlaya gidiyor, sürüyormuş ama bir türlü hazineyi bulamıyormuş. Derken bütün tarlayı sürmüş ve eli değmişken de tohumları ekmiş. Ama daha fazla dayanamamış ve annesinin yanına gelmiş. “Anacığım hani tarlada hazine vardı, ben bütün tarlayı sürdüm ama bulamadım.” demiş.
Annesi gülmeye başlamış ve: “Yanılıyorsun yavrum sen hazineyi buldun bile.” demiş. Keloğlan çok zeki bir çocuk olmasına rağmen annesinin ne dediğini anlayamamış. “Nasıl yani anne, yoktu işte tarlada hazine falan ne diyorsun sen?” demiş.
Keloğlan’ı daha fazla üzmek istemeyen annesi: “Bak yavrum tarlada gömülü bir hazine yoktu ama tarlamız bizim hazinemiz zaten. Sen şimdi onu sürdün, ektin, ekinler çıktığında biçersin, böylece bizim de yaşadığımı sıkıntılar biter. Ayrıca insanın en büyük hazinesi helal yoldan sahip olduğu kazançtır. Havadan gelen para yine havaya gider.” diye açıklama yapmış.
Annesinin bu açıklaması Keloğlan’ın aklına yatmış. O günden sonra da Keloğlan tembellik yapmamış. Ekinlerin biçilme zamanı geldiğinde hiç üşenmemiş ve ekinleri biçerek götürmüş pazarda satmış ve annesi ile mutlu mesut yaşamaya devam etmişler.